26 Eylül 2011 Pazartesi

HALI DOKUYUCULARININ ÇALIŞMA ORTAMLARI



Bünyan'da halı dokuma işlemi için yapılmış özel atölyeler bulunmamaktadır. Dokuyucular halılarını ya kendi evlerinde ya da komşu evlerde dokurlar. Evin en uygun yerine, dokuyucunun en rahat çalışabileceği yere tezgâh kurulur. Halıda hata yapmamak ve hızlı dokuyabilmek için tezgâhın kurulacağı yerin bol ışık almasına dikkat edilir.

Hem geçmişte hem de günümüzde sosyalleşmenin en önemli aracı olarak halılar karşımıza çıkar. Muhafazakar bir yapıya sahip olan Bünyan'da kız çocuklarının çok fazla dışarı çıkarılmadıkları, sadece komşu evlere ve akraba ziyaretlerine izin verildiği görülmektedir. Kızlar ev işleriyle ilgilenmek, davara bakmak gibi gündelik uğraşların yanı sıra arkadaşlarıyla, sevdikleriyle de birarada olmak isterler. Genç kızlar; ev işleri, yörenin muhafazakâr tutumu veya başka sebeplerden dışarı çıkamadıkları için "halı dokumak" genç kızlar için evden, ev işlerinden iyi bir kaçış nedeni olur. Para kazandıkları için ailelerini de hoşnut eder; ama aynı zamanda yaşıtları ve sevdikleri insanlarla zaman geçirme olanağı buldukları için kendileri de mutlu olurlar.

Bünyan'da yaşayan halkın muhafazakar olması sebebiyle yörede kız-erkek ilişkileri de pek hoş karşılanmaz ve aileler, kızlarının bu türden arkadaşlıklarına sıcak bakmaz. Kızlarının sadece evlenecekleri erkeklerle konuşmasını isteyen aileler bu yönde kızlarına büyük baskı uygular. Ancak kızlar da yaşları gereği erkeklerle görüşmeyi ve birlikte olacakları erkekleri seçmeyi isterler. Evlerinden


çıkıp da halı dokuyacakları yere giderken veya evlerine dönerken geçen süreç bunları yapabilmek ve dışarı çıkabilmek için uygun bir fırsattır.

Mani demeye geldim
Kaymak yemeye geldim
Maksadım kaymak değil
Yari görmeye geldim (Şahin 2007).

Halı dokuyucuları gençliklerinde bu fırsatları değerlendirdiklerini belirtmektedir. Ailesinin o dönemde kendisine büyük baskı yaptığını vurgulayarak sözlerine başlayan Ayşe Özkan (2007) bir anısını şöyle anlatıyor: "Kardeşim Fatma ile beraber Reyhanların evinde bir taban halısına başlamıştık. Reyhanların evi Pazarören öğretmen okulunun tam karşısındaydı. Ailelerimiz okulun yanından geçmemize izin vermezdi. Biz de öğretmen bir koca bulmak hevesiyle akşamları eve dönerken Fatma ile onlara yanaşarak kendimizi göstermeye çalışırdık. Benim beğendiğim biri vardı. Her akşam yurttaki odasının camından "ecü, becü" gibi garip kelime ve hareketlerle dikkatini çekmeye çalışırdım. Yanıma gelmesine fırsat vermeden de utanır kaçardım. Uzun süre bu böyle devam etti. Bir gün bana tuzak kurmuş ve nasıl olduğunu anlamadım, ayağım bir sopaya takıldı, düştüm. Çok utandım. Halıyı bitirene kadar eve dönerken bir daha okulun yanından geçmedim."

Nişanlılarıyla bile tek başlarına görüştürülmeyen genç kızlar bu yönde oldukça sıkıntılıdır. Erkekler de nişanlılarını görmek ve tanımak isterler. Nadire Alkan nişanlısının halı dokumaya gittiği evde kendisini camdan görmek için sürekli geldiğini belirtmektedir. Bünyan'da o dönemde turşuların küplere kurulduğu ve suları dökülmesin diye küplerin ağzına çuha gerilerek sıkıca bağlandığı bilinmektedir. Nadire Alkan (2007), bir gün nişanlısının camdan uzattığı elinin bu küplerden birine çarpması sonucu küpün, halının üzerine döküldüğünü anlatmaktadır. Bu olay yüzünden halının yarı parasını alamadığını ve zarara uğradığını söylemektedir.


Genç kızlar ölçülerine göre "seccade", "yastık", "arşın çeyrek" ve "çeyrek" olarak adlandırılan ve tek başlarına dokuyabildikleri halılardan ziyade daha büyük halıları dokumayı tercih ederler. Çünkü küçük ölçülerdeki bu halıları dokurken akraba veya komşu evine gidilmesine gerek duyulmaz. Genç kızlar kendi evlerinde kurulan tezgâhlarda halıyı "tek başlarına" dokumak zorunda kalırlar. Bu durum ara sıra ziyaretçileri olsa da bir tezgâhın önünde bağdaş kurup saatlerce diğer kızlarla dokumaya benzemez. Dokuyucular yalnız başlarına olmaktan sıkılır, arkadaşlarıyla güle oynaya dokumak isterler.

Halımız sekiz güllü
Herkesin yeri belli
Haydin kızlar dokuyak
Halımız sekiz yüzlü (Şahin 2007).

"Kelle" veya "taban" halıları ise mutlaka birkaç kişi tarafından beraber dokunur. Halıların ebatlarının büyük olması sebebiyle bu tür halıları bir kişinin dokuması epey zaman alır. Halıcılar da halıların bir an önce teslim edilmesini isterler. Çabuk biten halı tezgah sahibinin eline geçecek sıcak paraya işaret eder. Bu para ise yeni halılara başlamak için kullanılacak sermayedir. Halıcılar halının çabuk bitirilmesi için dokuma boyunca dokuyucuları memnun etmeye çalışır. Ara sıra verdiği avanslar veya şehre gidemeyen kızlara şehirden getirdiği hediyeler kızları güdüleyip çabuk dokumaya teşvik eder. Genç kızlar ise halıyı dokuyacakları tezgâhın başına geçip haftalarca beraber olacakları için çalışacakları kişilerin sevdikleri, iyi anlaştıkları ve güvenilir kişiler olmasını isterler. Dokuyucular anlaşamadıkları, sevmedikleri kişilerle yan yana oturup çalışmaktan hoşlanmazlar.

Halı dokumak her ne kadar yorucu da olsa kızlar manilerle, türkülerle ve danslarla dokumayı eğlenceli bir hâle getirmeye çalışırlar. Bunların yanında kızları rahatlatan ve mutlu eden en önemli olay da arkadaşlarıyla saatlerce sohbet edebilme olanağı yakalamalarıdır.


Bekar olan kızların sohbetlerinin büyük bir bölümünü sevdikleri erkekler, televizyonlarda izledikleri programlar ve hayalleri; evli olanların ise eşleri ve kayınvalideleri oluşturur. Kayınvalideleriyle birlikte yaşamak zorunda kalan kızlar bu durumdan hoşnut değildir. "Kaynana raftan düşse baş yarar" düşüncesinde olan genç kızların büyük bölümü kayınvalideleriyle problemler yaşamaktadır ki bunlar da söyledikleri manilerde dile gelir.

Kaynanam kara tazı Ürüyor bazı bazı Ürüdüğünü aramam Isırır bazı bazı (Üçok 2006).

Kaynanasız olmuyor
Çifte yayık dolmuyor
Kaynananın ağzına
Bulgur koysan dolmuyor (Üçok 2006).

Kaynanayı napmalı
Kaynar kazana atmalı
Yandım gelin dedikçe
Altına odun atmalı (Özbey 2006).

Çarşıda hedik kaynana Dişleri gedik kaynana Oğlun çerez getirdi
Sensiz yedik kaynana (Karademir 2006).

Bekar kızların ise ölçülü olarak uzaktan yaşadıkları, hatta konuşmaya bile varmayan ilişkileri sevdikleri gençler için söyledikleri manilerden açıkça ortaya çıkmaktadır.


Çayıra serdim halı
Boyu ireyhan dalı
Maşallah den komşular
Kimin var böyle yâri (Seyhan, G. 2006)

Mavi iplik sararım
Ben yârimi sorarım
Ben unuttu bellemem
Uçan kuştan sorarım (Seyhan, G. 2006)

Maniden mestim oğlan
Küçükten dostum oğlan
Yar üstüne yar sevmiş
Ben sana küstüm oğlan (Seyhan, F. 2006)

Maniden mestim oğlan
Küçükten dostum oğlan
Duydum ki evlenmişsin
Ben sana küstüm oğlan (Gülcan, D. 2006)

Irahanım dört dalım
Yar gideli aptalım
Selvi boylum gelirse
Çadır kurar beklerim (Üçok 2006)

Çorap ördüm milinen Dürdüm büktüm gülünen Şimdi sevdiğim gelir Otuz iki dilinen (Güner, S. 2007)


Mani benim ezberim Kan ağlıyor gözlerim Ben o yârin yolunu
Ölenecek gözlerim (Yalçınkaya 2006)

Halı dokurum artmaz
Babam bir altın yapmaz
Kaç senedir dokurum
Yârim alıp da gitmez (Güner, S. 2007)

Aileleriyle veya büyükleriyle konuşamadıkları konuları genç kızlar halı dokurken fısıldaya fısıldaya arkadaşlarıyla konuşabilme, paylaşabilme olanağı yakalarlar. Kızlar tezgah başındaki arkadaşlarıyla kimsenin bilmediği sevinçlerini, hayallerini, üzüntülerini paylaşırlar. Bunun yanında kızların dert ortaklarından birisi de halıcılardır. Halıcılar halı dokutmak amacıyla köy köy dolaşır, güzel dokuyan kızları ararlar. Zaman içerisinde de bu kızlara yakınlaşarak genç kızların sırdaşı haline gelirler. Kızlar aileleriyle konuşamadıkları konuları rahatlıkla halıcılarla paylaşır. Halıcılar genç kızların sevdikleri gençlerle haberleşmesine de yardımcı olur.

Aynacı başı mısın Cevahir taşı mısın Bir mektup yollasam Cebinde taşır mısın

Halı dokuyucularından Leman Şahin (2007), sevdiği gençle halıcı sayesinde haberleştiğini, mektupları onun taşıdığını anlatmıştır. Hatta bu gençle evlenmesine babasının izin vermediğini, halıcının araya girmesiyle olayların tatlıya bağlandığını belirtmektedir.

Kızılhan köyünde halıcılık yapan Süleyman Ağa (2007), kızlarla erkeklerin arasındaki tek iletişim aracının kendisi olduğunu söylemekte hatta ailelerle bile


kendisinin görüştüğünü açıklamaktadır. Zamanında Şükran adlı bir halı dokuyucusu ile köyün öğretmeninin birbirlerini sevdiklerini; ancak kızın bu durumu ailesine açabilme şansı olmadığından devreye kendisinin girdiğini ve onların evlenmesine vesile olduğunu belirtmektedir.

Halıcılar kızların sırdaşı olmasının yanında arabuluculuk yapma görevi de üstlenirler. Anneler oğullarını evlendirecekse halıcılardan faydalanır ve oğullarına uygun kız sorar, kızlar hakkında bilgi alırlar. Halıcı, "Filanca köyde şöyle bir kız var." diyerek onları yönlendirir. Örnek sorma, ödünç ip alma, halı dokutma gibi çeşitli bahanelerle genç kız dokuma tezgahının başındayken yanına gidilir.

Halıların temel işlevi ekonomik kazanç sağlamak ve çeyiz hazırlamak olarak görünse de bunun yanında kendisini hemen belli etmeyen "hüner göstermek" işlevi de vardır. Halılar genç kızların çevrelerine ve gelin gidecekleri aileye hünerlerini göstermek için önemli bir araçtır. Genç kızlar ailelerin görücü geldiğini bildikleri için herkesin yanında tüm maharetlerini sergilemek isterler. Yanlarına kadınlar geldiğinde kendilerini beğendirmek için daha hızlı ve güzel dokumaya özen gösterirler. Parmakları hızlı işleyen, elleri hızlı çalışan kızların becerikli olduğu düşünülür.

Halı dokurken eğlenmesini de bilen kızlar kirkitle çözgü iplerine vurup ritim tutarak şarkılar söylerler. "Erkilet Güzeli", "Ağam İstanbul'u Mesken mi Tuttun", "Gesi Bağları" gibi Kayseri türkülerinin yanı sıra başka yörelerin türkülerini ve günün popüler şarkılarını söylerler. Sürekli oturmaktan elleri ve ayakları uyuşan, belleri ağrıyan kızlar kimi zaman da tezgâhın başından kalkar ve oynarlar. Böylelikle hem dinlenmiş hem de vücutlarını rahatlatmış olurlar. Kızların tezgâhın başından kalkıp şarkılar söyleyerek dans etmeleri bazen çevredeki büyükleri rahatsız eder. Büyükler; genç kızlardan, oyalanmadan biran önce işlerini bitirmelerini ister.


Fatik Alkan (2007), kızlarıyla başından geçen bir olayı şöyle anlatmaktadır:


"Halının teslim edilmesine iki gün vardı. Kızlarım halıyı dokurken ben de iftar sofrası kurmaya gittim. İftar için kızları çağırmaya gittiğimde bunların eyleştiğini (eğlendiğini) gördüm. 'Halı bitti zağar, bu rahatlık ondandır.' dedim. Meğer meesimiyesiceler (işi umursamayanlar) son sırayı yanlış dokumuşlar. Kan beynime sıçradı. Topun patlamasına on dakika kalmış, horanta sofrada bekliyor. Bunlara ceza olsun diye makası aldım elime yanlış yaptıkları bir sırayı değil, doğru olan üç sırayı da söktüm. Onların iyiliği için, 'Bu bitmeden oruç açmak yok.' dedim. Benim herif, 'Yapma, orucunu açsın bebeler.' dedi. Yine de orucu açtırmadım. O gün gece 00.30'da iftar ettiler."

Ailelerin halı dokuması sırasında kızlarının başka şeylerle uğraşmalarının başlıca sebebi halının yanlış yapılmadan bir an önce bitirilmesinin yanında kızlarının korunması da yer almaktadır. Çünkü halısında hata çıkan genç kızlarla "İlmek gözüne batmadı mı?","Havaları seyretmişsin.", "Elin işte gözü n oynaşta mı?", "Sen de etrafına bakmışsın.","Gözünün önüne bakmıyon mu?" gibi sözlerle dalga geçilir ve kızlar küçük düşürülür.

Halı dokunurken kızlar arasında yardımlaşma da söz konusu olmaktadır. Eli yavaş olan ve diğer dokuyucular kadar hızlı halı dokuyamayan kızlara arkadaşları kendi sıraları bittikten sonra yardım etmekte ve diğer kızlarla eşit bir seviyeye gelmeleri sağlanmaktadır.

Yardımlaşmanın yanı sıra halı dokunurken kızlar arasında tatlı bir rekabet de yaşanmakta, kızlar kendi aralarında yarışmaktadır. Evdeki işlerini erken bitiren dokuyucu kızlar 2-3 kişinin birlikte dokuduğu halıda kendi sırasının başına geçer ve arkadaşları gelmeden onlardan önce sıra geçmeye çalışırlar. Böylelikle diğer dokuyucular gelince şaka yollu onlara takılma olanağı bulurlar. Böylesi durumlarda diğer kızlar önde sıra giden tezgâhın başından kalkmasına rağmen tezgâhtan kalkmaz ve onları yakalamaya çalışır.


Hoşaf kaynar boruçta
Çok zor olur oruçta
Haydin şahbaz dokuyak
Kim geçecek yarışta (Şahin 2007)

Bünyan'a dışarıdan gelin giden kızlar dokumayı sonradan öğrenir ve küçük yaşlarından itibaren dokuyanlar kadar başarı gösteremezler. Diğer kızlara yetişmek için büyük gayret gösterirler. Kızların alaya aldıkları kişilerin başında da sonradan öğrenenler gelir. Onlar da zamanlarını çoğunu halının başında geçirerek kızları yakalamaya çalışırlar.

Rekabet sadece aynı halıyı dokuyan kızlar arasında sınırlı kalmaz; komşu evlerdeki dokuyucularla da tatlı rekabetler yaşanmaktadır. Kimin halısının önde olduğunu ve kızlar arasında neler konuşulduğunu, neler yapıldığını öğrenmek amacıyla halı dokunan diğer evlere küçük çocuklar yollanır. Çocuklar aracılığıyla haberler alınır. Küçük çocukların onlarla konuşması, onları güldürmesi ve oylaması sağlanarak halıda öne geçilmesi sağlanır.

Aynı halıyı dokuyan kızların iyi anlaşmasına dikkat edilir; çünkü tatlı rekabet kimi zaman daha ciddi seviyelere taşınır ve dokuyucular arasında iddalaşmalar, kıskançlıklar, huzursuzluklar yaşanır. Kızlar tartışır, kavga eder; hatta halıya zarar verirler. Döne Alkan (2007), halıcı Mahmut Ağa'nın bir taban halısı için kurduğu grupta sevdiği arkadaşı Cennet'in yanında sevmedikleri bir dokuyucunun da yer almasından rahatsız olduklarını belirtmektedir. İster istemez onu dışladıklarından, bunun sonucunda da onun üç hafta boyunca dokudukları halıya bıçak attığını ve zarar verdiğini ifade etmektedir.

Kızlar çevrelerindekilere en güzel kendilerinin dokuduğuna inandırmak amacıyla "İlmeği yanlış atıyor.","Yavaş dokuyor.","Halısında hata var." gibi dedikodular çıkararak diğer kızları kötülemeye çalışırlar.


Genç kızlar her ne kadar halı dokurken işten kaytarmak, sohbet edip şarkılar


söylemek isteseler de daha çok para kazanmak amacıyla dokudukları için halıyı bir an önce dokuyup bitirmek ve yeni bir halıya başlamak isteği de duyarlar.

Halı arkayı kapar
Öbek öbek gül yapar
Üzülmeyin siz kızlar
Haftaya halı çıkar (Taşpınar 2006)

Halı dokur ellerim Türkü söyler dillerim Halı seni kesersem
Bayram olur günlerim (Gülcan, D. 2006)


5.4 HALI DOKUYUCULARININ HALI DOKUMA ZAMANLARI

Halılar daha çok sonbahar ve kış mevsimlerinde dokunur. Uzun geçen kış ayları nedeniyle insanların zamanlarının büyük bir kısmını evlerinde geçirmek zorunda kalması, halıların daha çok dokunabilmesine olanak sağlamaktadır.

İlkbaharda bağ bahçe işleriyle, yazın ise tarımla uğraşıldığı için halı dokumaya çok fazla zaman ayrılamaz. Diğer işlerin yapılacağı dönemlerde eğer dokuyucuların ellerinde halı varsa ve dokunmayacaksa halının gergide kalıp zarar görememesi için tezgâh hafifçe gevşetilir ve tezgâhın üstü kapatılarak halı bekletilir. Ama tarımla uğraşmayan, geçimini başka yollarla sağlayan ailelerde zaman gözetilmeksizin halı dokuma işlemine devam edilmektedir.

Evlerde elektriğin olmadığı dönemde halılar gündüz saatlerinde ve ışık alan yerlerde dokunmakta akşam saatlerinde halı dokuma işlemine ara verilmektedir. Çünkü gaz lambası, mum veya çıra ışığında dokunan halılar hem dokuyucuya zor gelmekte hem de halıda hataların olmasına yol açmaktadır. Günümüzde elektriğin tüm evlerde kullanılıyor olması bu problemi ortadan kaldırmıştır. Dokuyucular zaman buldukları her fırsatta gece gündüz ayırmaksızın halı


dokuyabilmektedir.

Halı dokuyucularının günlük halı dokuma süreleri ev işlerine paralel olarak değişiklik göstermektedir. Ev işlerinin çabuk bitirilmesi halı dokuma süresini artırmaktayken misafirin gelecek olması veya dokuyucu kızların rahatsız olması gibi sebepler dokuma süresinin değişmesine yola açmaktadır. Fakat özel durumlar dışında dokuyucular günde ortalama 7-8 saat tezgâhın başında oturmakta ve halılarını dokumaktadır.

Halının büyüklüğü ve halıyı dokuyan kişilerin sayısı halıların bitirilme sürelerini etkilemektedir. Bir seccadeyi bir kişi ortalama 7-8 saatlik bir çalışmayla ancak 2 haftada bitirebilirken yardımlaşma ile bu süre kısalmaktadır.

Bünyan ilçesinde bir kişi ortalama sekiz saat çalışarak 4x5 kalitesinde ve 2x3 m. ebadındaki bir halıyı ancak üç ay gibi bir zamanda dokuyabilmektedir. 6 m2 lik kelle halıyı genellikle üç veya dört kişi dokumakta, sekiz saatlik iş gücü ile bu halı 35-38 günde bitirebilmektedir (Aslanapa 1988:7).

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder